NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
112 - (426) حدثنا
أبو بكر بن
أبي شيبة وعلي
بن حجر
(واللفظ لأبي
بكر) (قال ابن
حجر: أخبرنا.
وقال أبو بكر:
حدثنا علي بن
مسهر) عن
المختار بن فلفل،
عن أنس؛ قال:
صلى
بنا رسول الله
صلى الله عليه
وسلم ذات يوم.
فلما قضى
الصلاة أقبل
علينا بوجهه،
فقال "أيها
الناس! إني
إمامكم. فلا
تسبقوني
بالركوع ولا
بالسجود. ولا
بالقيام ولا
بالانصراف.
فإني أراكم
أمامي ومن
خلفي" ثم قال
"والذي نفس
محمد بيده! لو
رأيتم ما رأيت
لضحكتم قليلا
ولبكيتم
كثيرا" قالوا:
وما رأيت يا
رسول الله؟
قال "رأيت
الجنة والنار".
[ش
(بالانصراف)
المراد
بالانصراف
السلام].
{112}
Bize Ebu Bekir b. Ebf
Şeybe ile Ali b. Hucr rivayet ettiler. Lâfız Ebu Bekir'indir. (İbni Hucr, bize
haber verdi) tâbirini kullandı. Ebu Bekir ise: Bize Ali b. Mushlr, Muhtar b.
Fülfül'den, o da Enes'den naklen rivayet etti, dedi. Enes şunları söylemiş:
Bir gün Resulullah
(Sallallahu Aleyhi ve Sellem) bize namaz kıldırdı. Namazı bitirince yüzünü bize
çevirerek:
«Ey cemâat! Ben sizin
imamınızım. Öyle ise rüku, sücud, kıyam ve namazdan çıkma hususlarında beni
geçmeyin! Çünkü ben sizi önümdende arkamdan da görüyorum.» buyurdular. Ve sonra şunu ilâve ettiler:
«Muhammedin nefsi yed-i
kudretinde olan Allah'a yemin ederimki siz benim gördüğümü görmüş olsanız
hakikaten az güler çok ağlardınız.»
Cemâat: Ne gördün, yâ
Resulallah? dediler. Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
«Cennetle, cehennemi
gördüm» buyurdular.
113 - (426) حدثنا
قتيبة بن سعيد.
حدثنا جرير. ح
وحدثنا ابن
نمير وإسحاق
بن إبراهيم،
عن ابن فضيل،
جميعا عن
المختار، عن
أنس، عن النبي
صلى الله عليه
وسلم، بهذا
الحديث. وليس
في حديث جرير
"ولا
بالانصراف".
{113}
Bize Kuteybetü'bnü Saîd
rivayet etti. (Dediki): Bize Cerîr rivayet etti. H.
Bize İbni Nümeyr ile İshâk
b. İbrahim de İbni Fudayl'den ve bunların hepsi Muhtâr'dan, o da Enes'den, o da
Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 'den naklen bu hadisi rivayet ettiler.
Cerîr'in hadisinde ........ kaydı yoktur.
İzah:
Bu hadîs, cemâatin
bütün namaz fiillerinde imâma tâbi olmaları lâzım geldiğine delildir.
Hanefîlere göre imama tâbi olmak üç surete şâmildir:
1- Cemâatin fiili
imamın fiiliyle beraber olur. İmamla beraber niyetlenmek, beraber rükua gitmek
ve beraber selâm vermek gibi İmamdan önce rükua giden ve rükuda imamı bekleyen
kimsenin hükmü de budur.
2- Evvelâ imam niyet
eder, arkacığından cemaat da niyetlenir. Rüku* ve secdeler de böyle yapılır.
3- Cemâat imamdan hayli
sonra niyetlenir veya sonra rüku, sucud eder, ancak imam o rüknü bitirmeden
cemâat kendisine yetişmiş ve o rüknün bir cüzünde birleşmiş olurlar.
İşte bu suretlerin
üçüne de mutâbeat, yani imama uyma denilir. Meselâ: İmamdan ileri gitmemek ve
geri kalmamak şartıyla imamla birlikte rüku' eden, yahut imamdan pek az sonra
veya biraz gecikerek rüku'a varan, yahut imam rükudan doğrulduktan sonra henüz
secdeye gitmeden rüku eden cemâat imama tâbi olmuş sayılırlar. Namazın
farzlarında imama tâbi olmak farz, vaciplerinde mutâbâat vacip, sünnetlerinde
mutabâatta sünnettir. Meselâ: İmamdan önce rüku edip doğrulan ve tekrar imamla
rüku etmeyen kimsenin namazı bâtıl olur. Çünkü farz olan bir rükünde imama tâbi
olmamıştır.
Şâfiîlere göre de imama
tâbi olmak üç surete şâmildir:
1- Cemâatin namaza
niyetlenmesi mutlaka imamın niyetinden sonra olmalıdır. Önce yahut iftitâh
tekbîrinin velev bir harfinde imamla beraber olursa namazı sahîh olmaz.
2- Cemâatin selâmı
imamın selâmından önce olmamalıdır. Cemâat imamdan önce selâm verirse namazı
bâtıl olur. İmamla beraber selâm vermek ise mekruhdur.
3- Birbiri ardından
gelen iki rüknü özürsüz cemâat imamdan önce veya sonra yapmamalıdır.
Mâlikîlerle,
Hanbelîlere göre imama tâbi olmak bütün fiilleri imamdan sonra yapmakla olur.
Ancak imama yetişemiyecek kadar fazla gecikmemek şarttır. Bu hususta her
mezhebin kendine göre tafsilâtı vardır. Bunlar fıkıh kitaplarından görülebilir.
Resulullah (Sallallahu
Aleyhi ve Sellem) «Namazdan çıkma» ile selâm vermeyi kasdetmiştir. Fahr-i
Kâinat (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) efendimizin cenneti gördüğü halde de çok
ağlaması, ya ondan mahrum kalacaklara acıdığından, yahut cennete götürecek
ameller az yapıldığındandır. Hadîsi şerif cennetle cehennemin yaratılmış
olduklarına delildir.
Mu'tezîleden Cubbâî,
Ebu Hüseyin Basrî ve emsali cennetle cehennemin şimdi mevcut olmadıklarını,
zamanı gelince yaratılacaklarını iddia etmişlerdir. Onlara göre ehli mevcut
olmayan ıssız bir cennetle cehennemin yaratılması abestir. Bu hadîs onların
kavlini reddetmektedir.